Dil öğrenmek sabır ve emek gerektiren bir süreçtir. Sürekli öğrenmeyi ve merak etmeyi içinde barındırır. Bu durumlardan hoşlanmayan ve çabuk pes etmeye eğilimli insanlar için bu, ne yazık ki sancılı bir süreç haline gelebilir. Ancak öğrenmeyi seven, tekrarlardan sıkılmayan kişiler için bu süreç daha kolay hale gelir. Kendine güvenmek ve şüphe etmemek güçlü bir silahtır. Uzun zamandır birçok öğrenciyle çalışıyorum ve gözlemlerimde en büyük sıkıntının devam edememeleri olduğunu fark ettim. Aslında, yeterince motivasyonu kendilerinde bulamamaları ve öğrenirken zevk almamaları bu süreci zorlaştırıyor. Sürecin keyifli olduğuna odaklanmak, bazen “öğrendim, bitti” ruh halinden daha önemlidir. Sizi motive edecek güçlü bir neden bulmalısınız; sizi tetikleyecek bir şey… Sıkılsanız bile ara verseniz, tekrar sizi bu işe başlatacak bir neden olmalı.
Öğrencilerin öğrenmelerini engelleyen diğer bir etken ise, kesinlikle beyindeki onları rahatsız eden düşünceler ve kendilerini tam olarak tek bir şeye adayamamalarıdır. Kısa odaklanma süresi ve dikkatin çabuk dağılması, öğrenim verimliliğini düşürüyor. Beyinlerinin arka planda dönen başka bir plak var. Bu, sürekli başka sorunları düşünmeye itiyor sanki. Anne ve babanızla kavga edip derse geldiyseniz, belki bedeniniz derste ama aklınız tamamen başka bir sorunu çözmekle meşguldür. Evin tüm yükü üstünüzdeyse, kendinize ayıracak bir vakit bulamıyorsunuz; bulsanız bile sürekli rahatsız ediliyorsunuz. Sanki siz olmazsanız hayat duracakmış gibi bir ruh halindesiniz. Hayır, siz olmasanız da her şey devam edecek. Bir konu üzerine çalışmadan önce, başka bir kimliğe bürünmeniz gerekebilir.
“Belki tamamen öğrenmeye hazır, kafası tüm sorunlardan arınmış bir öğrenci kimliği…“
Diğer bir neden ise korkularımız ve şüphelerimizdir. Eleştirilmekten, yanlış yapmaktan korkmak, karşı tarafın sizinle ilgili düşünceleri ve “başarabilecek miyim?” şüphesi… Daha birçok korku ve kuşkuyu burada sıralayabilirim. Kimse bir şeyi öğrenmeye başlamadan önce mükemmel değildi. Elinizden geleni yapmak için öncelikle korkularınızdan ve şüphelerinizden kurtulmanız gerekiyor. Yanlış yapabileceğimizi ve bunun normal olduğunu kendimize hatırlatmakta fayda var. Eğer karşı tarafın sizi sürekli düzeltmesinden rahatsız oluyorsanız, uygun bir dille ve dürüstçe duygularınızı ifade etmek sizi rahatlatabilir. Bir şey için çabalayan ve hedefleri olan bir insan, hiçbir şey yapmadan başkasını eleştiren insanlardan daha saygı duyulması gereken biridir.
“Sizi düşüren ve motivasyonunuzu etkileyen diğer bir unsur, kendinizi başkalarıyla karşılaştırmaktır.”
O gün ne öğrendiğinize ve ne kadar öğrendiğinize değil de, “Ali Ayşe benden daha iyi ama onun şu imkanları vardı, benim yoktu” diye düşünmek… Yapamadığınız şeyler için başkalarının imkanlarını suçlayarak kendinizi acındırmanın bir manası yoktur. Sürekli imkanları karşılaştırmak, size o gün yeni bir kelime öğretmeyecektir. Bazen ne kadar imkanınız olursa olsun, içinden bir şeyler yapmak gelmiyorsa, asla bir şeyi öğrenemezsiniz. Ne kadar imkan sunulursa sunulsun, isteğiniz yoksa diğerleri etkisiz bir eleman haline gelir. Birçok öğrenciyle ön görüşme yaptım ve bu bölümü okuyan insanlarla iletişime geçtim. İmkanları dahilinde birçok farklı kaynak kullanarak kendilerini geliştiren ve konuşmalarını üst düzeye çıkaran harika, azimli insanlar vardı. Kendilerine bir hedef koyup bunu başarmışlardı. Aslında mesele kaynak değil, onların azmi ve isteğiydi. Kaynak bir şekilde bulunuyordu. Dil, daha çok öğrenme işidir; öğretme değildir. Kişi ilerlemek istemediği sürece, öğretmenler onları etkilemez.
“Bir şeyi yapmaya istekli değilseniz, bu saydıklarımın hiçbiri sizin için geçerli olmayacaktır.“
Belki o dili öğrenmek istemiyorsunuzdur; size bir anlam ifade etmiyordur. O defteri tamamen kapatmış ve kendinizi farklı alanlarda geliştirmek istiyor olabilirsiniz. İnsanlar seçimlerinde özgürdür, ama bu dili öğrenmeniz gerektiği zamanlar olursa, sadece düşünmeyip o işe başlayın. Her bir öğrenme, diğer öğrenmeyi tetiklemesi dileğiyle. Yavaş yavaş ilerlemek, hiçbir şey yapmamaktan belki daha etkilidir.